Hala hareket halinde olan bir yönetmene, yerleşmeyi reddeden bir sanatçıya, etken olarak istemeyen birine iyi mi bir yaşam boyu başarı ödülü verirsiniz?
Woody Allen, bir takım gişe başarısı ve eleştirel beğeninin ortasında. Şu anki filmi Blue Jasmine, kendisini bu yılki ödül sezonu sohbetine sağlam bir halde yerleştirdi. Geçen ay 78 yaşına giren Allen, her zamanki şeklinde meşgul görünüyor.
Allen’ın bu hafta sonu Altın Küre’de Cecil B. DeMille Ödülü’nü şahsen kabul etmemesinin sebebinin bir tek bir kısmı. New York’ta olacak, muhtemelen televizyonda basketbol seyredecek. Allen’ın yönettiği Annie Hall’daki rolüyle Altın Küre ve Oscar kazanan Diane Keaton, onun adına ödülü kabul edecek.
Sadece Noel’den sonraki gün, lüks bir Beverly Hills otelinin boşaltılmış bir konuşma odasında Allen, filmleri hakkında konuşmayı kabul etti, bilhassa de Allen’ın resimlerinde sıkça olduğu şeklinde, hem değişik hem de aynı hissettiren Blue Jasmine. Emekleri aynı anda hem doymak bilmez derecede çeşitli hem de tamamen tekildir.
“Onları değişik görüyorum,” dedi, “fakat onlara bakarsanız, devamlı yeniden eden temalar görürsünüz. Aynı sorular şu yada bu şekilde sorulur.
“Çinlilerin yediği 100 değişik yiyecek var fakat sonuçta hepsi Çin yemeği” diye ekledi. “Evet, bir domuz eti yemeği ya da bir deniz tarağı yemeği var, menüde hepsi değişik fakat siz Çin yemeği yediniz. Ve benim filmlerim hakkında bu şekilde düşünebilirsiniz.”
Allen, UCLA’daki Royce Hall’da caz grubuyla coşkulu bir kalabalığa klarnet çalmak için Los Angeles’taydı. Bilerek olmasa da, asla katılmayı düşünmediği Altın Küre töreninden bir tek birkaç hafta ilkin Los Angeles’a giden yolunu bulmuş şeklinde görünüyordu.
Dört kez Oscar kazanan, “Ben ödüllü biri değilim” dedi. Allen, ilk tepkisinin DeMille ödülünü tamamen reddetmek bulunduğunu belirtti, sadece film için iyi olacağına ikna olduktan sonrasında razı oldu.
“İzlemek zorunda değilsem ve gelmek zorunda değilsem, istediklerini yapabilirler dedim” dedi.
Blue Jasmine, kocasının servetinin mali dolandırıcılık üstüne kurulu bulunduğunu keşfeden sosyeteden bir kadının çöküşünün izini sürüyor. Cate Blanchett, kadının duygusal ve ruhsal özgür düşüş sahnelerinin yanı sıra geçmişinde ipuçları ve çatlaklar ararken önceki yaşamına geri dönüşlerin yer almış olduğu başrolde kuvvetli bir performans sergiliyor. Allen için bir hit olan Blue Jasmine, Blanchett’e, destek başrol oyuncusu Sally Hawkins ile beraber bir Globe adaylığı da dahil olmak suretiyle fazlaca sayıda eleştirmen ödülü ve ödül adaylığı kazanmıştır.
Blue Jasmine’i öne çıkaran kim bilir manşetlerden kopmuş kalitesidir. Bu, gözden düşmüş finansör Bernard Madoff ve eşi Ruth’un öyküsünü hatırlatıyor ve bir çok kişinin Tennessee Williams’ın A Streetcar Named Desire filmini anımsatan bir halde çerçeveleniyor. Film, Allen’ın çağlardaki en toplumsal bağlantılı emek vermesi şeklinde geliyor, bir tek onun dünyasında değil, bizim dünyamızda da var.
“Bu tesadüfi. Bunu hiçbir şekilde düşünmedim” dedi. “Daima aklıma gelen ve asla düşünmediğim iki şey Tennessee Williams’la ilgiliydi ve ben asla Madoff’u düşünmüyordum. Tamamen tesadüfi.
“Hikayeyle ilgili beni ilgilendiren tek şey, kadının ruhsal çöküşüydü. Toplumsal neticeleri, durgunluğu, ekonomiyi, Wall Street’teki hileleri ya da buna benzer şeyleri düşünmedim.”
New York Times kısa sürede, Allen’ın tesirinin nesiller ve cinsiyetler arası geçiş yollarını haritalamaya çalışan oldukça karmaşık bir tablo yayınladı. New York Film Eleştirmenleri Birliği’nden bir ödülü kabul ederken, 12 Senelik Tutsaklık yönetmeni Steve McQueen, daha ilkin takip etmekten onur duyduğu bir alıcı olarak Allen’dan adıyla bahsetti. Elaine May ve Nora Ephron’dan Lena Dunham’a, Lake Bell ve Jill Soloway’e, Jerry Seinfeld ve Larry David’den Judd Apatow ve Louis CK’ye kadar, tesiri kaçınılmaz ve açık görünüyor. Woody Allen haricinde her insana.
“Benzersiz olduğumu hissediyorum, sadece kesinlikle iyi bir halde değil” dedi. “Ve sanırım senelerdir film yapıyorum ve kimseyi etkilemedim. Bunu kendimi küçümseyerek söylemiyorum, gördüğüm kadarıyla bu bir tek nesnel bir gerçek.
“Ne süre bir şey okusam, film yapımcıları, genç film yapımcıları ile röportajlar, asla, asla, asla adımın geçtiğini görmedim. Hiçbir yerde buna dair bir kanıt görmedim, röportajlarda, ekranda tesirini görmüyorum. Bir tek görmüyorum.”
Woody Allen: A Documentary’i yöneten ve Altın Küre sunumu için haraç makarasına danışmanlık meydana getiren Robert Weide, Allen’ın da nüfuz eksikliğinden yakındığını duydu.
Weide, “Gülünç olan, hiçbir tesiri olmadığını söyleyen, ‘Woody Allen’dan ilkin herhangi bir kelime koyan ve şu ya da bu şekilde onunla karşılaştırılan film yapımcılarının isimlerinin çıkacağını söyleyen bir adam için” dedi. Albert Brooks’un Batı Kıyısı Woody Allen, Nicole Holofcener’e hanım Woody Allen yada Spike Lee’ye siyah Woody Allen dendiği.
Allen, yaklaşmakta olan projelerinin hikayelerini dikkatle koruyor. Bu, Colin Firth ve Emma Stone’un başrollerini paylaşmış olduğu yeni vizyona giren filmi Magic in the Moonlight’tan “keyifli duygusal bir film… 1920’lerin Cenup Fransa’sında geçen bir duygusal güldürü” olarak bahsettiğinde, birazcık ifşa ediyormuş şeklinde geliyor. devlet sırları.
Bundan sonrasında filmin ABD Birleşik Devletleri’nde geçeceğini anlatmaya devam ediyor, sadece nerede bulunduğunu doğrulamayacak – bu kısmen bir yazı geçirmek için nerede durabileceğine karar verdiğine bağlı.
Allen, “Colin Firth-Emma Stone filmi bitti ve benim için tarih oldu. Blue Jasmine eski bir tarihtir”, kim bilir Allen’ın emek harcama etiği ve şaşırtıcı çıktısının – 30 yıldan fazla bir süredir yılda bir film yazıp yönetmesinin – bununla birlikte bazı yönlerden onu sonsuza dek kaçmasına yol açmasından bahsediyor.
Bir film çıktığında, muhtemelen bir tane daha çekip kurgulamıştır ve iki adım öndedir. Bir halde, herhangi bir filmin almış olduğu pozitif yönde ya da negatif resepsiyondan görevli yada görevli değil, zira o aslına bakarsanız başka bir şeye geçti.
“İnsanlar basında ya da hayatta benim hakkımda iyi ya da fena istediklerini söylemekte özgürler” dedi ve kim bilir ara sıra bir magazin vurgunculuk mevzusu olarak ortaya çıkmasına atıfta bulunmuş oldu. Ya da kim bilir değil, zira 40 yıldan fazla bir süredir çalışmalarının bir incelemesini yada kendisi hakkında bir yazı okumadığını da sözlerine ekledi.
Allen, “Kendinle ne kadar azca meşgul olursan o denli iyi bulunduğunu fark ettim” dedi. “Bir dahi bulunduğunu okumak istemiyorsun, yeteneğin olmadığını okumak istemiyorsun, ne kadar yetenekli bulunduğunu okumak istemiyorsun.
sen ya da ne kadar alçak bir hayatsın
sen. En iyisi bir tek çalışmak.”